İçindekiler
Yalın Üretimin 5 Temel İlkesi
Yalın üretim nedir dediğimizde; proses ve süreçlerdeki israfları ortadan kaldırmayı amaçlayan en ideal üretim sistemi olarak tanımlayabiliriz. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere Yalın kelimesinin sözlük anlamı sadelik, gösterişten uzak anlamına gelmekle birlikte, Yalın üretim de, işletmelerde yapılan israfları ortadan kaldırarak değer yaratan prosesler oluşturmayı amaçlamaktadır.
Yalın kelimesini 1985-1990 yılları arasında Daniel T. Jones, James P. Womack ve Daniel Roos tarafından kaleme alınan “The Machine That Changed The World (Dünyayı Değiştiren Makine)”adlı kitapta ilk defa duyduğumuzu önceki yazımızda bahsetmiştim. Daniel T. Jones, James P. Womack ve Daniel Roos bu kitapta Yalın Düşünceyi 5 temel ilkede sıralamıştır. Bu anlayışa göre; ürünün ya da hizmetin değeri belirlenmekte, ürünün ya da hizmetin değer akışı sağlanmakta ve bu akışın sürekli hale getirilmesi sağlanmakta, sonra çekme ilkesi ile müşterinin talebine göre üretim yapılıp stok yapılmasına engel olunmakta, son olarak da mükemmellik ilkesi ile sürekli iyileştirme sağlanmaktadır.
Yalın yönetim anlayışını benimseyen ve bunu uygulamak isteyen işletmelerin bu 5 ilkesinin hepsini birlikte uygulaması gerekmektedir.
Değer
Değer, malzeme ya da bilginin müşterinin para ödemek isteyeceği halidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; değeri müşteri tanımlar, üretici tarafından üretilir.
Değeri tanımlarken asıl yapılması gereken, müşteri perspektifinden görüldüğü şekilde yeniden düşünmektir. Yanlış ürün yada hizmetin doğru üretilmesi sadece israftır. Yalın düşüncenin öncülüğünü yapan Toyota dahil olmak üzere pek çok işletmenin yöneticileri, değer tanımlama sürecine, ürünün tasarım ve imalatını kendi ilkelerinde nasıl gerçekleştirebileceklerini sorgulayarak başlıyorlardı. Şüphesiz müşteriler ürünün değerini tanımlarken onun nerede tasarlandığı ya da imal edildiğini öncelikli bir koşul olarak görmezler.
Bu noktada gerekli olan şey, yöneticilerin değeri tanımlamalarına, belirli bir ürün için değer katan tüm faaliyetlerin bir değer akımına yerleştirilmesine, müşterinin mükemmellik arayışı içinde düzgün biçimde çekeceği bir değer akışının sağlanmasına yardımcı olacak yalın düşüncedir.
Değer Akışı
Değer akışı hammaddenin nihai ürüne dönüşme sürecindeki bir üreticiden diğer üreticiye ve son kullanıcıya kadar olan tüm aşamaları kapsar. Geleneksel üretim yöntemlerinde bu aşamalar inanılmaz israflarla doludur. Yalın üretim, üretim akışındaki değer katmayan tüm faaliyetleri yok ederek tasarımdan başlayarak ürünlerin üretimine ve tesliminden kullanımına kadar geçen süreyi azaltmaya çalışır. İdeal yalın sistem tek parça bütün bir akıştan oluşur. Yalın üretici, bu ideal doğrultusunda sürekli gelişir.
Değer yaratma sürecinde 3 tip aktivite vardır:
- Değer yaratan işler; Müşterinin istediği yönde dönüşümü sağlayan aktiviteler (boyama, montaj, dokuma gibi)
- Değer yaratmayan fakat zorunlu işler; Müşteri açısından anlamı olmayan ancak işin yapılabilmesi için gerekli olan işler (kalıp bağlama, ayar, nakliye gibi)
- Değer yaratmayan ve yok etmek gereken işler; Bekleme, sayma, sıralama, hata, tamir gibi işler.
Değer yaratma süreci incelendiğinde değer yaratmayan ve israf olarak tanımlanan aktiviteler, zaman ve kaynağın çoğunu tüketmektedir. Bu israfların ortadan kaldırılması zaman ve maliyet açısından radikal iyileştirmeler sağlayacaktır.
Sürekli Akış
Tanımlanan değer akışının kesintisizce sağlanması; değerin hiç kesintiye uğramadan, hızla, müşteriye doğru akması sağlanır
İdealde ürün, ham maddeden nihai müşteriye tüm değer akışı boyunca sürekli olarak akıyor olmalıdır. Değer oluşturan adımların ardışık düzenlenmesiyle kesintisiz akışın oluşturulması, tüm adımların; yeterli, her seferinde doğru, kullanılabilir, sürekli çalışılabilir, uygun, doğru ölçekli ekipman ile darboğazı karşılayacak kapasiteye sahip olması sağlanır. Sürekli akışın olduğu üretimde işler belirli bir sırayla ve standart bir rota izlerler. Bu hatta beklenme, taşıma ve kontrol faaliyetleri sıfıra yaklaştırılmıştır. Sürekli akış yalın üretimin temel hedeflerinden biri ve sayısız iyileştirme projesinin de amacıdır.
Akış sistemi boyunca, israf olan her şeyi kaldırıp ve sürekli akış sağlanmalıdır. Bu hiç beklemeden bir üret ve onu sevk et anlamına geliyor. Böylece hammaddenin fabrikaya girişinden, çıkışına kadar geçen süreyi kısaltmaya çalışılıyor. Böylece para hızlı bir şekilde çevrilir. Bunu yapabilmek için her adımın mükemmelleştirilmesi (kaizen), her adımın yetkinliğinin artırılması(6 sigma), her makinenin her an çalışabilir olması (TPM) ve makine ekipmanının uygun boyutta olması gerekir
Çekme
Çekme sistemi, sonraki aşamalarda yer alan müşteri istemeden, önceki aşamalarda hiçbir şekilde ürün veya hizmet üretilmemesidir. Burada üretim birimi, bir sonraki üretim biriminin ihtiyacı olan ürünü kendinden talep edilen miktarda ve zamanda üretir. Başka bir deyişle; bir iç müşteri, bir önceki üretim biriminin ürettiği ve kendine ittiği ürünleri değil, ihtiyacına göre o üretim biriminden çektiği ürünleri işler.
Çekme sisteminin işletilmesini sağlayan bilgi akışına “Kanban” denir. Kanban, çekilen ürünün tipini ve miktarını gösteren bir karttır. Bu kart bir sonraki süreçten bir öncekine üretim emri olarak gönderilir. Bu şekilde tüm imalat süreçlerinin birbirleriyle bağlantısı kurulmuş olmaktadır. Tedarikçiler de bu sistemin bir parçasıdır ve onlar da üretimlerini çekilen miktara ve çekildiği zamana göre ayarlamalıdırlar.
Çekme uygulandığında stoklara gerek kalmaz, istenmeyen üretimin yol açtığı hurda ve fireler engellenir, her tezgâh için çizelgeleme yapmak gerekmez, prosesin baş tarafına doğru talep dalgalanmaları oluşumu engellenir, ürünlerin her türlü kombinasyonda üretilmesi mümkün olur ve talepteki değişimlere anında uyum sağlanır. Müşteriler, beklentilerinin zamanında karşılanacağından emin oldukları için talep de istikrar kazanır. Çekme sisteminin önemi, firmalar arası değer akışına uygulandığında daha da artar
Mükemmellik
Mükemmellik, son noktası olmayan yalın bir yolculuktur. Bu bakımdan kavramı “sürekli iyileştirmeler” şeklinde görmek gerekir. Yalın düşüncenin temelinde “işi doğru yapmak” yerine “doğru işi bir defada yapmak” ilkesi vardır. Buna karşın israf tümüyle yok edilemeyeceğinden, mükemmellik tamamen ulaşılması pek mümkün olmayan izafi bir hedef durumundadır. Şu halde gerçekçi amaç, sürecin ulaşılabilecek en yüksek performans değeri doğrultusunda işletilmesini ve bu değerin sürekli geliştirilmesini sağlamak olmalıdır. Mükemmelliğin anahtarı olarak görülen sıfır hata kavramı, aslında hataları bulup gidermek yerine onların oluşmasını önleyici bir yaklaşımdır. Bu bakımdan sıfır hata sadece ürünlerde hiç kusur olmaması şeklinde algılanmamalı, işletmenin bütün fonksiyonlarını kapsayan bir kavram olarak değerlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, hatasız üretilmiş ancak zamanında satılamamış bir ürün de stok maliyeti, değer kaybı gibi nedenlerle çeşitli israflara yol açabilecektir.
Bu konuda işletmelerin ihtiyaç duyacakları birbirini tamamlar nitelikte iki yaklaşımdan söz edilebilir. İlk yaklaşım olan Kaizen, gelişmenin ağır ama emin adımlarla sağlanmasını ve sürekli hale getirilmesini ifade eder. Değer akışındaki her adımı diğerlerinden soyutlayarak ayrı ayrı iyileştirmek ve bu şekilde olumlu sonuçlar elde etmek mümkündür. İkinci yaklaşıma göre ise değer akışları bir bütün olarak ve radikal şekilde iyileştirilebilir. Değer zincirinde yer alan bütün işletmelerin katılımı ile sürecin tümü üzerinde radikal iyileştirmeler yapılmasına Japonca “Kaikau” denilmektedir.
Mevcut durumlardan memnun olduğumuzda ilerleme sağlanamaz. |